TÜRK KAHVESİN DE....
Sesiz gemiler var içimde sadece benim uğurladığım.
Göz yaşlarım var.gemilere deniz olsun diye içime akıttığım.
Ağarmış saçlarım var sadece aynaların gördüğü.
Sade bir hüzün var içtiğim bir yudum Türk kahvesinde
Kahve içtikten sonra en güzel teşekkür, "Ferah kahveleri olsun" sözüdür.
Kahvenin edebiyatımızda, kültürün değişik alanlarında da özel bir yeri var. Kahveyle ilgili deyimler, atasözleri, maniler, şiirler, şarkılar var. Kız istemeye gidince, ta Osmanlı'dan bu yana, kahveleri sunan gelin adayının etraflıca görülebildiği nadir anlardan biri, elinde tepsi, kahvelerin içimi bitinceye dek beklemesidir. Bu arada damada içirilen bol tuzlu kahveyi de atlamamak gerek. Kahve öncesi ikram edilen su, kahveyi ağızda kalan tüm tatlardan arındırarak, sadece içilecek kahvenin tadını yerleşmesini sağlamak içindir. Osmanlı'da varolan acı kahve öncesi tatlı şeker, lokum ikramı günümüzde terkedilmiştir. Saraylarda özel giysili, kahve ikramından sorumlu kahveci güzelleri de ancak turistik otellerde, ya da tatil köylerindeki özel gecelerde karşımıza çıkıyor. Ama hala kahveyi çekirdek olarak alıp, tavalarda kavurarak değirmende çeken tiryakiler, varlığını sürdürüyor. Kahve falı artık bazı kişilerin geçim kaynağı. Hatta ilgi ve para çekmek için müşterilerinin falına baktıran kahvehaneler de var artık. "Fala inanma, ama falsız da kalma" düsturundan yola çıkıp, fala baktırmayan azdır sonucuna varabiliriz. "Neyse halim, çıksın falım" cümlesinin ardında ne ümitler saklıdır. Üstad Abdülbaki Gölpınarlı'nın derlediği bir maniyle halk kültürümüzdeki kahveye geçelim: "Kahvelerim pişti gel Köpükleri taştı gel İyi günüm dostları Kötü günüm geçti gel." |